1 Mart 2017 Çarşamba

gezegenler


Güneş etrafında, elips şeklinde bir yörünge çizerek, dönen gök cisimleri Günümüzde gezegen denildiği zaman, başta dünyamız olmak üzere, Güneş etrafında dönen diğer sekiz gezegen akla gelmektedir. Fakat uzayda nice güneşler etrafında nice gezegenler dönmektedir. Sadece galaksimiz Samanyolu’nda iki yüz milyar yıldız bulunduğunu göz önüne alırsak, bir galakside iki trilyona yakın gezegenin varlığından söz edilebilir. Dünyamız dahil olmak üzere Güneş etrafında dönen dokuz gezegen inceleyebildiğimiz yegane gezegenlerdir. Bu gezegenler uzayda parlayan yıldızlardan kolaylıkla ayırt edilebilir. Şöyle ki, gezegenlerin ışıkları yıldızlar gibi kırpışmaz. Işıkları atmosferden doğrudan doğruya gelir. Sistemimizdeki gezegenlerin yoğunlukları, büyüklüklerine göre değişmektedir. Buna göre güneş sisteminde en az yoğun gezegen Jupiter’dir. Gerçekten de bu gezegen aslında dev bir kızgın gaz küresinden başka birşey değildir. Gezegenlerin iki türlü hareketi vardır. Bu gök cisimleri hem kendi etrafında hem de elips biçimindeki bir yörüngede, Güneş’in etrafında dönerler. Bilindiği gibi gezegenler yıldızlar gibi ışık kaynağı değildir. Onlar ancak Güneş’ten aldıkları ışığı yansıtırlar.
Güneş sistemi adı verilen dokuz gezegen, Güneş’ten uzaklıkları sırasıyla şunlardır: Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton. Bunlardan Güneş’e en yakın üç gezegen olan Merkür, Venüs ve Dünya’ya "İç Gezegenler"; Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton’a "Dış Gezegenler" adı verilir
Gezegenler

Bir de Mars ve Jupiter arasında Asteroid adı verilen minik gezegenler bulunmaktadır. Öte yandan Merkür, Venüs ve Plüton hariç bütün gezegenlerin bir veya birkaç uydusu bulunmaktadır. Gezegenlerin meydana gelişleri hakkında eskiden beri birçok teori ileri sürülmüştür. 1944 yılına kadar gezegenlerin Güneş’ten koptuğu fikri hakimdi. Bu tarihten sonra özellikle Alman Astronomu Kepler, gezegenlerin meydana gelişleri hakkında yeni bir teori ortaya atmıştır. Buna göre sistemi meydana getiren nebula (gaz ve toz bulutları) çekim kuvvetlerinin tesiriyle parçalanması neticesinde yer yer yoğunlaşmalar meydana gelmiş ve gezegenlerin ilk şekli yoğunlaşan bu ilkel maddelerden meydana gelmiştir. Hatta bu teoriye göre Ay Dünya’dan kopmamış ayrı bir gaz kütlesinin yoğunlaşması neticesinde meydana gelmiştir. Zamanımızda gezegenler üzerinde yapılan araştırmalar oldukça ilerlemiştir. Başta Merih ve Venüs olmak üzere birçok gezegene gönderilen sondaj uyduları (Mariner ve Venera vb) bu gezegenler hakkında çok değerli bilgiler elde etmiştir. Hatta bu gezegenlerin renkli fotoğraflarını arzımıza göndermişlerdir. Yakın bir zamanda insanoğlu Venüs ve Mars’a ulaşmayı ve buralarda üsler kurmayı planlamaktadır.
Uluslararası Gökbilim Birliği'nin (IAU), 1919 yılından bu yana kabul ettiği Güneş Sistemi'nin 8 gezegeni, Güneş'e yakınlık sıralarına göre şunlardır:
- Merkür
- Venus
- Dünya
- Mars
- Jupiter
- Satürn
- Uranüs
- Neptün

Evren nedir?

Evrenin oluşunu inceleyen bilime «evrendoğum» (kozmogoni), evreni inceleyen bilime de «evrenbilim» (kozmoloji) denir. Evren sonsuz uzaydan ve uzaya adacıklar gibi serpilmiş samanyolundan meydana gelmiştir. Modern kozmogoninin resmen kabul ettiği teori, Einstein’ın kütle ve enerji dengesini gösterenilkesine dayanır. Buna göre ışığın da tartılabilir bir kitlesi vardır. Bu kitle (m), enerjinin (E), ışık hızının E karesine (c2) m = bölümüne eşittir. C2 Alman astronomi bilgini Gamow'a göre, evrenin oluşunun ilk haftasında uzayın sıcaklığı bugün güneşin merkezindeki sıcaklığa eşitti; ışık - enerjinin yoğunluğu, maddenin yoğunluğunu geçiyordu ve bu hal 250.000.000 yıl sürmüştür. Einstein’ın önemli teorilerinden biri de, evrenin devamlı olarak genişlediğini anlatır. Yapılan İncelemeler evrenin gerçekten hızla genişlediğini göstermiştir.
Evrenin yaşı, samanyollarının birbirinden uzaklaşma oranına göre hesaplanmaktadır. Varılan sonuçlar, evrenin 5.000.000.000 yaşında olduğunu göstermiştir. Bilginler bunlara dayanarak evrendeki her şeyin birdenbire olduğuna inanmaktadırlar. Işınla enerjinin yoğunlukları eşit olduktan sonra, ışın - enerji maddeye göre yoğunluğunu daha çabuk kaybetti. Uzayın sıcaklığı 0 dereceye düşünce, maddenin yoğunluğu iyice arttı. Genişleme daha da artınca, maddenin yoğunluğu ışık enerjinin yoğunluğunu iyice geçti. İlk defa olarak cins gazlar bir araya gelmeye başladı. Bugün uzayda, yaratılıştaki parlaklık kalmamıştır.
Çünkü ışın devamlı genişlemeye harcanmıştır. Uzay artık karanlık ve soğuktur. İngiliz bilginlerinden H. Bondi, T. Gold ve F. Hoyle ise, evrenin gittikçe genişlemesi ile samanyolların oranının azalmadığını, aksine yeni yaratılanlar sayesinde yeni samanyolları oluştuğunu ileri sürmüşlerdir. Bu sayede yeni samanyolları, eskilerin yerini almakta, uzayda oran hiç değişmemektedir. Modern aletler sayesinde evrenin gittikçe daha uzaktan incelenebilmektedir. Amerika'daki Palomar rasathanesinin dev teleskopu sayesinde 1.000.000.000 ışık yılı uzaktaki nebulalar görülebilmektedir. Sadece bu teleskopun görüş alanı ’çinde 1.000.000.000 nebula olduğu düşünülürse, evrenin akıl almaz büyüklüğü hakkında bir fikir edinilebilir.
evren
Enerji dalga veya partikülleri homojen ve dengeli olarak çözüldüğünde 'Varoluş' ile 'Antivaroluş' olamayacağı ya da toplam karşıtları olan 'Yok oluşta' ise bir patlama olamayacağından, evren soğuyor mu, ısınıyor mu, evrenin durması sonu mudur, Büyük patlama evrenin merkezi mi, başlangıcı mıdır, başkagalaksiler ve hayatlar var mıdır, güneş evrenin merkezinde midir gibi problemler hareket veya başka deyişle zamanın populer sorularını teşkil etmiştir.
Evrenin oluşumuna dair günümüzde en çok kullanılan teori, Bigbang (Büyük Patlama) teorisidir. Bu teoriye göre evren, sıfır hacimli ve çok yüksek bir enerji potansiyeline sahip, sıkışmış bir noktanın patlamasıyla oluştu. ilk patlama nasıl oluştu Evren meydana gelmeden önce evrenin yerinde ne olduğu ya da evrenin neyin içinde genişlediği sorularına bilimsel bir cevap bulunamamıştır, bununla birlikte evrenöncesi durum, evrendışı varoluş hakkında hipotezler öne sürülmüştür.
Büyük Patlama sonucunda altı yöne dağılan gaz molekülleri uzun bir dönem boyunca birbirlerinden bağımsız hareket ettiler. Sürekli genişleyen evrenin her yerinde geçerli olan fizik kurallarından kütleçekimi kanunu vasıtasıyla bağımsız gazlar birleşerek galaksileri (gök adaları) oluşturdular. Aynı evrensel fizik kanunu neticesinde gökadalar da birbirlerine yaklaşarak devasa gruplar oluşturdu. Galaksiler içinde yıldızlar ve bazı yıldızların çevresinde sistemler oluştu. İçinde yaşadığımız Güneş Sistemi bunlardan birisidir. Keşfedebildiğimiz evrende 400 milyardan fazla galaksi ve 10.1088 yıldız olduğu tahmin edilmektedir.

Evren nedir? (Felsefe)

Ebedi hareketi içindeki sonsuz uzay, yani zaman ve mekan içinde var olan -gezegenler, gezegen sistemleri, galaksiler, yıldızlar gibi—maddi sistemlerin tümü. Felsefe ve doğa bilimleri, daima mevcut bilgi düzeyinden hareketle, evrene ilişkin kapsamlı görüşleri —doğa bilimlerine dayalı bir evren tablosu ve felsefi birer dünya görüşü oluşturacak şekilde- geliştirmeye çalışmışlar ve bu çabalar, maddecilik ile idealizm arasında sürekli bir savaşımın konusu olmuştur. Evren hakkında, bilimsel temellere dayalı bir görüş geliştirmek son derece güçtür çünkü insanlık, gelişiminin her basamağında sonsuz evrenin ancak belli bir alanını teorik düzeyde ve pratik düzeyde kendine mal edebilmiş, ancak belli kısmını gözlemleme, araştırma ve dönüştürme faaliyetinin nesnesi haline getirebilmiş ve yine ancak belli bir kısmı hakkında bilgi edinebilmiştir.
Bu durumda evrene ilişkindir görüş geliştirebilmek için, evrenin çok dar bir alanını kapsayan bilgilerden, tüm evrene ilişkin çıkarsamalar yapılır işte bu yüzden bilimsel her evren tablosu ve evrenin tümüne ilişkin her felsefi görüş sınırlıdır, görecelidir ve tarihsel bakımdan koşulludur. Evren hakkındaki bilgilerin ne denli sınırlı ve göreceli kaldığını, ama bir o kadar da zenginleşmeye açık olduğunu anlamak için, evren tablosunun tarihsel gelişimine şöyle bir göz atmak yeter: Yerküreyi, evrenin merkezi olarak gören Ptolemeci evren tablosunun, yerini Kopernikus’ un, güneşi evrenin merkezi kabul eden görüşüne bırakması, bu görüşün Euklides geometrisine ve Newton mekaniğine dayanılarak 19. yüzyılın sonlarına kadar mükemmelleştirilmesi ve nihayet günümüzdeki doğa bilimleri tarafından geliştirilen ve genellikle rölativizm teorisinin, modern radioastronominin ve kozmolojinin sağladığı bilgilere dayanan modern evren tablosunun ortaya çıkması.
Diyalektik maddeciliğin evrene ilişkin felsefi görüşü, yukarıdaki sonuçların güvenilirle elde edilir. Evrenin bizce bilinmeyen alanlarının somut mahiyetinin, yapısının ve tabi olduğu yasal düzenliliklerin ne olduğu konusunda hiçbir spekülasyona girişmeksizin, evrenin maddeye dayalı tekliğinden, maddenin zaman ve mekan içindeki sonsuz ve yasal düzenliliklere tabi hareketinden yola çıkar. Çünkü, evrenin daha geniş ve daha derinlemesine tanınması, ancak bilgi edinme sürecinin ilerleyişi içinde adım adım gerçekleşecek bir iştir. Diyalektik maddecilik, evreni diyalektik maddeci anlayışla yorumlayarak ve evren konusundaki bilgilere dayanarak, evrenle ilgili bilimlere, bilgi teorisine dayalı güvenilir ve yöntemsel bir temel sağlar.

Sözlükte "evren" ne demek?

1- Gök varlıklarının tümü, kainat, kozmos; ejderha, evran.
2- Düzenli ve uyumlu bir bütün olarak düşünülen tüm varlıklar.
3- Kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam.


Mars Hakkında Genel Bilgiler

Merih ve Kızıl gezegen olarak da bilinen Mars, mevsim dönemleri ve dönme periyodu olarak Dünya’ya çok benzer özellikler gösterir. Mars’ın kızıl olarak bilinen yüzeyindeki kızıllığının en önemli nedeni yüzeyinde çok olarak bulunan demiroksittir. Mars’taki Olimpos dağı Güneş Sistemi içerisinde bilinen en yüksek dağdır. Ayrıca yine Mars’ta bulunan Marineris Vadisi isimli kanyon, Güneş Sistemi’nin keşfedilen en büyük kanyonudur. 

Mars, Güneş Sistemi içerisinde Dünya'dan sonra su ve yaşam içermesi en muhtemel gezegen olarak bilinmektedir. Mars’ın bu özelliğinden dolayı bilim adamları özellikle Mars üzerine sürekli araştırmalar yapmaktadır. Mars ayrıca 1877 yılında keşfedilen Phobos veDeimos isimli iki uyduya sahiptir. 


Kızıl gezegen günümüzden yaklaşık 4 milyar yıl önce manyetosferini kaybetmiştir. Bu durumdan ötürü Mars'ın Güneş rüzgarları iyonosfer tabakasıyla doğrudan temas halinde bulunarak atmosferi ince halde tutmaktadır. Günümüzde bilim insanları Mars atmosferinin milyonlarca yıl önce ani şekilde uzaya kaçtığını öngörmekte ve bu konu hakkında çalışmalar yapmaktadır. 


Son olarak genel kültür olarak Mars adını Roma mitolojisindeki savaş tanrısından almaktadır. 


Mars’taki Sayısal Değerler; 


Güneş’e ortalama uzaklığı: 227.936.637 km 

Yörünge Uzunluğu: 1.429.000.000 km 
Yörünge Periyodu: 686.9600 gün 
Ortalama Yörünge Hızı: 24.077 km/s

NASA 7 Yeni Gezegen Keşfetti


Son zamanlarda NASA "bir açıklamaya yapacağız" diyerek kamuoyunu heyecanlandırıyor. Yine öyle bir açıklamanın ardından NASA bugün bir basın toplantısı yaptı. Basın toplantısında Spitzer uzay teleskobu ile yapılan gözlemler sonucunda 40 ışık yılı uzaklıkta 7 gezegen keşfedildiği açıklandı.

Birbirlerine çok yakın olduğu tespit edilen gezegenler, Trappist-1 isimli bir yıldızın etrafında dönüyor. Yapılan açıklamalarda bazı gezegenlerin potansiyel olarak canlılık barındırabileceği ve suyu sıvı halde bulundurabilecek durumda olabileceği ifade edildi.

NASA'dan yapılan açıklamaya göre, gezegenlerden üçünün "yaşanabilir bölge" olarak tanımlanabilecek bölgede olduğu yönünde güçlü kanıtlar var. 7 gezegenin etrafında döndüğü Trappist-1'in ise düşük kütleli ve soğuk bir yıldız olduğu bildirildi. 

İngiliz Bilim İnsanları 60 Gezegen Keşfetti


İngiliz bilim insanları uzun yıllar gerçekleştirdikleri çalışma ve gözlem neticesinde 60gezegen keşfetti. 20 yıl süreyle Hawaii'de yer alan Keck-I teleskobuyla 1600'den fazla yıldız üzerinde yaklaşık 60 bin ayrı gözlem gerçekleştirildi. Bu gözlemler neticesinde ise 60gezegen keşfedildi. Elde edilen verilere göre, bu gezegenlerin bir kısmının yaşam barındırabileceği ifade edildi.

Keşfedilen gezegenler arasında bulunan Gliese-411b bilim insanları tarafından "Süper Dünya" olarak isimlendiriliyor. Yapılan analizler neticesinde bu gezegenin kayalık olduğu ve Güneş Sistemi'ne en yakın 4. yıldız sisteminde olduğu ifade edildi.

Tabi birçoğumuzun bildiği gibi şu an için bu gezegenlere gitmek mümkün değil. Ayrıca bu gezegenlerin Jüpiter ya da Mars gibi araştırılması da mümkün değil. Muhtemelen biz hayattayken de mümkün olmayacak.

Ruslar Satürn'e Ulaştı İddiası (Video)


Son zamanlarda uzayla ilgili birçok iddia görüyoruz. Bu iddialardan biri de Rusya'nın Satürn'ün uydusu Titan'a insan gönderdiği yönünde. İddialara göre Rusya'nın gizli bir uzay planı var ve bu plan kapsamında 7 yıllık yolculuğun ardından Satürn'ün uydusu Titan'a ulaşıldı. Hemen belirtelim Satürn ile Dünya arasındaki mesafe en az 1.2 milyar km.

Şimdiye kadar Satürn'e birçok uzay aracı gönderildi ancak insan gönderilmiş olma fikri biraz uzak görünüyor (Henüz 6 ay Mars yolculuğunun etkilerini tahmin edemiyoruz). Fakat bununla birlikte birçok ülkenin gizli uzay programlarının olduğunu tahmin etmek de hiç zor değil.

Son olarak unutmamak gerekir ki son zamanlarda imkanların artmasıyla beraber internet üzerinde gerçek ile sanal ayırt edilemez oldu. Ancak son karar siz okurların.

Cassini Uzay Aracı Bu Yıl Son Kez Araştıracak (Simülasyon İçerir)


Yaklaşık 20 yıl önce, 15 Ekim 1997'de Titan IVB Centaur roketiyle fırlatılan Cassini uzay aracı başarılı bir sürecin ardından görevinin sonuna yaklaşıyor. Nitekim 15 Eylül 2017'de Cassini uzay aracı büyük finali yaparak Satürn'ün atmosferine dalış gerçekleştirecek.

Geçtiğimiz aylarda son görevinin başlangıcını temsil eden fotoğrafı Dünya'ya gönderenCassini uzay aracı, 30 Kasım'da başladığı bu görev kapsamında ekvator halkasına teğet geçişler gerçekleştiriyor. Araç 26 Nisan'a kadar bu görevine devam edecek. Sonraki dönemde Cassini büyük final olarak adlandırılan görevine başlayacak. Görev kapsamında Cassini en yakın halkayla Satürn arasına dalışlar gerçekleştirecek. 2.400 km olan bu boşluğa 22 dalış yapacak Cassini, 15 Eylül 2017'de son dalışını gerçekletirerek tarihteki yerini alacak.

NASA'nın yayınladığı büyük final olarak adlandırılan dalış simülasyonunu aşağıda izleyebilirsiniz.

1 yorum: